9 Kasım 2015 Pazartesi

Mücella ile Yaşadığım Kentte Çocukluğuma Yürüdüm

Mücella ile Yaşadığım Kentte Çocukluğuma Yürüdüm

Yaşadığım kentin sokaklarından, tarihin izlerini silen tanjant yolunda ilerliyorum. Şimdiki adı Bahçecik olan Kindinar Mahallesine varıyorum. Yokuşu tırmanırken Neyyire Teyze ile Mücellanın yaşadığı evi arıyorum. Biraz yıkık bir bahçe duvarı, içinde bir karayemiş, üç pencereli küçük bir ev. Yaklaşıyorum. Evet bu duvar. Kırıkları örülmüş. Mücella bahçede misafir ağırlıyor sanki . İçinde insanlar oturuyor. Rahatsız etmeden ayrılıyorum. Geri dönüş yolunda kale içinden yürüyorum. TOKİ, üç beş kırık dökük evi yıkıyorum derken hayatın izlerini yok ediyor adeta . İki katlı kagir evler, işlemeli ahşap kapılar, arnavut kaldırımlı sokaklar sessiz. Onları yıkanlara hiç bir şey ifade etmiyor . Belki son kez geçiyorum buralardan. İçim buruk, aşağı doğru yürüyorum. Kanuni Evin’de içtiğim çay, boğazımı, yüreğimi dağlıyor , geçmişin izleri hızla tükeniyor sanki.

İşte Nazan Bekiroğlu’ nun bu çok güzel romanı Mücella’ nın bende bıraktığı buruk lezzet bu. 1920 - 1970 yılları arasında Kindinar’ ın sokaklarında yaşayan insanlar,evler, sokaklar, aşklar, dostluklar yani bizim geçmişte kalan hayatımız anlatılmış. Mükemmel bir kurgu, akıcı, yan öyküleri güçlü, adeta  bir saç örgüsü gibi . Çok beğendim. Orhan Pamuk’un Cevdet Bey ve Oğulları ya da Kafamda Bir Tuhaflık tadında. Ama daha yalın, daha dinamik. Adeta bir sinema filmi izler gibi okudum.

Çocukluğumun Trabzon’unu ve  hayatın o eski güzel lezzetini hissederek.

Namık Somel  / Kasım 2015 / Trabzon

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder