27 Kasım 2018 Salı

"Hoşçakal kardeşim Deniz"!

"Hoşçakal kardeşim Deniz"!
Her sabah uyadığımda hayatın bana neler getireceğini bilemem . Kendi irademle karar vere bildiğim çok az zamanı güzel geçirmeye çalışırım. Öyle paraya dayalı işler değildir bunlar. Simit eşliğinde bir kaç bardak demli çay, bir kaç sayfa okunan kitap ve ortamın kokusu, duygusu eşlik eder bana. Bazen bir dost sohbeti bazense sadece martıların ve Deniz'in sesi!
Bu düşüncelerle arabanın dümenini Faroz Limanına kırdım.
En güzel saatleri sabah 9:00 ile 10:00 arasındadır bu doğal ve güzel limanın. Deniz'den yeni çıkmış balıkçı tekneleri ağlarını temizler bu saatlerde. Martılar, ördekler kendi haklarını almak için teknelere yanaşırlar. Bir sarman kedi sessizce rıhtıma yaklaşır. Yüzü deniz rüzgarı ile yanmış, hatları derinleşmiş balıkçı ağa takılmış hamsilerden onun da hakkını ayırmıştır. Bu kentin en samimi insanların Faroz Mahallesinde yaşar. Deli doludurlar, yüksek sesle konuşurken kavga mı ediyorlar yoksa sohbet mi ayırt edemezsiniz. Pazar sabahları mahallnin gençleri henüz uykudayken börekler ısıtılır heyecanla limana koşar büyükler. Henüz balıkçı tekneleri limandan ayrılmadan kendi renklerini, seslerini ve duygularını komşu masalarla paylaşırlar. Böreğin yarısı çevrelerini saran canlılarla paylaşılır. Sonra sesler azalır. Artık büyülü saatin sonuna gelinmiştir. Onlar evlerine geri dönerken liman sessizce bir sonraki sabahı beklemeye başlar. Martılar kayalıklara geri döner, tek zamanlı motorlar çalışır pat pat pat ve yorgun balıkçıyı kıyıya taşır. Sarman çoktan güneşli bir köşe bulup kıvrılmıştır.
Bol çōplü süzgeçsiz çayımın son yudumunu içtim. Yanlızca bir kaç sayfasını okuduğum "Disko Topu" nu sırt çantama yerleştirdim ve işe doğru yola koyuldum. Bugün pazar. Ben öğrencilerimle çalışacağım. Yosun kokusu, matların ve pat pat motorun sesi, mahallnin güzel insanları, sarman kedi hoşçakalın.
Hoşçakal Faroz "Hoşçakal kardeşim Deniz"
Namık Somel / Faroz Limanı Trabzon saat 9:00 10:00 arası / 25 Kasım 2015

Yüzleri gülüyordu.!

Yüzleri gülüyordu.!
İstiklâl Marşı öncesinde, sesizliği bozan güzel tınılar, yılların görmüş geçirmiş Meydanının her bir köşesini doldurmuştu. Bandonun sesinin anımsattığı bütün zamanlar, birlikte yaşanıyordu. Şapkalı hoş bir kadın görüyordum, sadece siyah beyaz fotoğraflardan tanıdığım. Sonra Alaman Sabri'nin diktiği beyaz üniformasıyla, elindeki Atatürk büstünü gururla taşıyan küçük bir çocuk.
Pire Yılmaz mangalı çoktan yakmış, hamsileri dizmiş, bir yandan demlenirken bir yandan tornada demir işliyordu. Kunduracılarda kaldırımın üstüne tavla masası kurumuştu. Trabzonsporun efsane yöneticileri Ruhan Öngür, Suha Akçay heyecanla oyuna başlamıştı. Bazen başkan Şamil Ekinci zarif ve hep ayakta maçı izlerdi. Küçüktüm. Çay söyleme görevi bana düşerdi. Merdiven altındaki küçücük dükkanı, çaycı Raif Aga ve Ayakkabıcı Murat Aga birlikte kullanırdı. Raif Aga hiç gülmezdi. Aksi adamdı. Onu kızdırmaktan çok zevk alırdım. Bir derdi vardı bellikki. Hep içine atardı. Küçüktüm. Soramadım!
Lezzet Lokantası o yıllarda muhteşem kuyu tandırını yemek isteyenlerle dolup taşardı. Lezzetleri tam hesapları ise kıttı biraz .. Alaman Sabri Amcamın yardımcısı Sami Dayı, terzilikteki hünerini hesap kitapta da gösterir, öğle saatlerinde hesap alırdı . " - Namık Babalar'a dört tandır 150'şer gr".
Yeni sürülmüş mazot kokusu ve tahtaların gıcırtısı ile mağazanın içinde ilerlerdim. Yemek sonrası babam ve amcam şezlonglarını açar Öğle uykusuna dalarlardı. Biz kapıda beklerdik. Tanıdığım herkes neredeyse hergün mağazanın önünden geçerdi.
Mutlu ve huzurlu bir kentti Trabzon. Öğrendiğimiz güzel olan ne varsa, bu sokaklarda, bu Meydanda yaşayan ve bu kente ruhunu veren insanların eseriydi. Güzellikler, bir bir yok okurken, uzaktan gelen Bandonun sesi küçük bir umut olmuştu.
Yüzleri gülüyordu.. Gülümsedim, kentin gri sokaklarıda, yürüdüm, yürüdüm..
Namık Somel / 23 Kasım 2018 Cuma /Trabzon Meydan..

"Küskün Kahvenin Türküsü" 'nden Çocukluğumun Yazlık Sinemalarına.."Küskün Kahvenin Türküsü" 'nden Çocukluğumun Yazlık Sinemalarına..

"Küskün Kahvenin Türküsü" 'nden Çocukluğumun Yazlık Sinemalarına..
Eski yıllarda, yaz akşamları, açık hava sinemalarında izlediğim kovboy filmlerini hatırladım. Tatlı bir meltem eser, kulaklarımda dolgun bir ses, gecenin dinginliğini delerdi. Sanki o kasabada yaşıyor gibiydim. Sonra birden renkler karışır, sesler ağırlaşır ve film kopardı. Onarım süresince yanan ışıklar, uyanmak istemediğim bir rüyanın ortasında hissettirirdi beni. Film bittiğinde yarı uykulu bir şekilde arabalara doğru ilerlerdik. Babam ya da komşumuz Ruhan Amca toparlardı genellikle mahallnin çocuklarını. Bazen kazandibi, bazen de dondurma eşlik ederdi film etkinliğimize.
Babamın yüzünde farklı bir gülümseme olurdu, ona hayran hayran bakardım. Dönüş yolunda bütün çocuklar uyurdu. Sadece bir ses hatırlıyorum. Sanırım Tanju'ydu. Heyecanla izlediğimiz filmi yorumlardı. Araba karanlığa doğru ilerlerken sesler iyice azalır, açık pencereden gelen motor sesine ılık bir rüzgar eşlik ederdi. Mutluyduk. ❤️.
10 Ağustos 1990 / Söğütlü Babam ve
10 Ağustos 2018 / Zafanos Ben